Ana içeriğe atla
YAZAR - ( MI ) SINIZ ?

Dilimizden düşmeyen hemen her yerde ve çoğunlukla övünerek kullandığımız “ Global Dünyada ” , kültürel manada geri gidiyoruz. Teknoloji hiç acımadan bizi sıfırlıyor. Paleolitik çağdan bu yana kadar bir kartopu etkisi yaratan, günümüze kadar damla damla birikerek gelen kültürel mirasımızı, teknolojinin tetikçiliğini acımadan ve düşünmeden kabul ederek, yakıyoruz.
Günümüzdeki hali almasını bin yıllara borçlu olduğumuz yazı yazma yetimizi kaybediyoruz. Bir takım tuşlara basarak ve sanal olarak gördüğümüz , yazıya, yazı diyebilir miyiz ?
Neyse ki kitap sayfalarını hissetmeden, tozlu sayfaların yaşanmışlıklarından kaynaklanan tarihsel kokuyu duymadan da olsa “ okuma “ yeteneğimizi kaybetmediğimize şükreder olduk.

O kadar çok yoğunuz ki, planlarımız ve hırslarımız vaktimizden çok daha fazla olduğu için yaşamımızı kolaylaştıracağını düşündüğümüz her yeniliği sorgulamadan, hayatımıza sokuyoruz. Hangi gün hangi saatte ne aradığımızı, hangi düşünceleri savunduğumuzu, korkularımızı, meraklarımızı, hayallerimizi teknolojinin kaydettiğini çok iyi biliyoruz. Bu kayıtlı bilgilerin “ esrarengiz “ adamların eline geçtiğini konuşuyoruz ama inatla korkumuz olmadığını ispatlarcasına bilgilerimizi, belki de en yakın arkadaşlarımıza bile söylemediğimiz sırlarımızı vermeden de duramıyoruz. Kendimizi bir dizinin içinde yaşıyor hissine kapılmadan yapamadığımız bu çağda, benliğimizle baş başayken bile rol kesiyoruz. En çokta kendimize yalan söylüyor, kendimize haksızlık ediyor kendimizi kaybediyoruz. Yolumuzun ne yöne çıkacağını bilmeden pervasızca yürüyoruz. Hesap sormaktan başka yapabileceğimiz başka bir yetimiz elimizde kalmıyor. Seküler olmaktan mutlu olan, bu mutluluğunu ise acımasız tüketim ile kutlayan, günü kurtarmak derdi olan, herhangi bir ideolojisi kalmamasını isteyen sistem bataklığının içerisine teknolojiye tutunarak hızla düşüyoruz..
Hayatımızı, elimizdeki mesleği ve bulunduğumuz konumu bile bize sunulmuşların içinden seçerek kazanıyoruz.
Teknolojinin bize sunduğu çoktan seçmeli hayat ile kendimizi ifade etme yetimizi kaybediyoruz.
Bizim için ifade edilmişlerden seçiyoruz düşüncelerimizi, hayatımızı.
Dünya görüşlerimizi tartışmamıza gerek kalmıyor artık, birileri bizim ne düşüneceğimize kara veriyor. “ Benci “ olabilmek adına verdiğimiz mücadele uğruna her şeyi reddedebiliyoruz
Teknolojinin kötü olduğunu savunmak değil tabi ki de düşüncemiz. Herhangi bir ilacı doktorun bize uygun gördüğü kullanım şeklinden daha fazla kullanırsak sağlığımıza daha hızlı kavuşamayacağımız gibi hayatımıza sorgulamadan aldığımız ve bilinçsizce kullandığımız her yenilik bizi geriye götürecektir. Geçmişte var olan ve hemen hemen günümüzle yarışacak teknolojiye sahip olan Ad kavmi bunun en doğru örneğidir.
Sorgulamayı hayatımıza şiar edinmeli ve insanı insan yapabilen bir özellik olan fikri manada düşünmeyi ihmal etmemeliyiz.
Bizi biz yapan değer yargılarımızı elimizde muhafaza etmeliyiz.

Saygı ve Selam ile…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLTÜR MESELEMİZ VE BİZ III Günümüz Müslümanlarının kronikleşen hastalığı, rehavetin getirmiş olduğu boş vermişliktir. Bu gün hala Filistin’de, Suriye’de, Arakan’da ve dünyanın bir çok yerinde Müslüman kanı akmaktadır. Bizler, yapılan zulümlere karşı alışmışlık göstererek tepki göstermiyoruz. Müslüman kanının akmasına seyirci kalan bizler, bu zulmü sıradanlaşmış bir durum görerek, akşam ana haber bültenlerinde, yerde hareketsiz yatan, kanları filtrelenmiş aynı dine mensup olduğumuz çocukları gördükten sonra, vicdanımızın haykıran haklı sesini, birkaç homurdanma ile susturuyoruz. Kudüs’ün çırpınışlarını, Ayasofya’nın sitemlerini göz ardı ederek değerlerimizi, bencilliğimize ve kısır tüketim boyunduruğuna teslim ediyoruz. Sadece kendimizi düşünerek topluma bir faydamızın olmayacağını, sokakta kısa pantolonu ile oyun oynayan çocuklar dahi bilirken, biz bu gerçeği düşünmek dahi istemeyerek, bencilliğimizi kanıtlamaktayız. Mücadele ruhumuzun kaybolması ile beraber boş vermişliğimiz f...
SAHİP ÇIKMADIĞIMIZ DEĞERLER VE AYASOFYA Beşeri bir aşka tutulduğumuzda sevdiğimiz için nelerden vazgeçmeyi göze almıyoruz ki… Umduğumuzu bulamayıp aşık olduğumuz kişiye sahip olamayınca canımıza kast etme noktasına dahi gelebiliyoruz. Hayatını birleştirmek için ailesinden müsaade istemeye gidip olumsuz bir cevap alındığında peşini bırakmayarak defalarca daha gidiyor ve en sonunda gayri etik durumlara başvuruyoruz.. Bütün olumsuzluklardan sonra acımızı sigarada, alkolde teselli etmeye çalışıyor ve bataklığa doğru hızla gömülüyoruz. Bütün bu mücadeley, tutkuyu, beşeri sevdiğimiz kişiye kavuşamadığımızdan dolayı gösteriyor, sonu olan bir şeyin olumsuzluğunda, acımızı haram yollar ile teskin etmeye çalışsak da başarılı olamıyoruz. Manevi gerçek olan aşka kavuşmak olan mücadelemiz inandığımız ideallerin, dünya nizamının gerçekleşmesi uğruna göstermiş olduğumuz çabamız ve tutkumuzun, beşeri aşka göstermiş olduğumuz mücadelenin yarısı bile olmadığı ortadadır. Ya gerçek olarak kalben sevm...