ENGEL-LER
Baharın gelmesi ile beraber, doğa yeşil örtüsünü giydi. Kahvaltımızı, kuşların neşeli cıvıltıları içerisinde yapar olduk. Havanın sıcaklığını tahmin edemediğimizden dolayı üzerimize ne giyeceğimiz konusunda kararsız kalsak da eş-dostla beraber, ikindi serinliğinde yürüyerek sohbet etmek, ayrı bir his doğrusu. Baharı hücrelerimize kadar hissetmek, mutluluk katıyor insana.
Canlanan doğa bize de can katarken, tüm asaleti ile doğan sabah güneşini göremeyenler var. Dünyaları hep karanlık, onların. Doğanın sevinç çığlıklarını, hayatlarında en çok değer verdikleri insanların sesini duyamayanlar, gökte nizami dizilmiş olan yıldızların altında bir kez olsun yürüyemeyenler var, yaşadığımız Dünyada. Engellerin farkında olup, onları anlamaya çalışsak da, başarılı olamıyoruz. Yanlarındayken kelimelerimize dahi dikkat etmiyoruz. Pervasızca akıp gidiyor ağzımızdan cümleler. Kalplerindeki buhranı, ruhlarındaki sızıyı bir nebze olsun dindirmeyi bile beceremiyoruz. Engellerine aldırmadan, hayatın yaşam damarlarından sımsıkı tutunarak çaba göstermeye çalışanlara destek olmadığımız gibi, toplumumuzda onların bu durumundan çıkar elde etme çabasında olanlar var. Evinizin kapısına kadar gelerek engelliler için bir takım şeyler satmaya çalışanlar bu durumun en büyük örneğidir. ( Köklü, bilinen ve güvenilir kurum ve kuruluşları tenzih ediyoruz. )
Engelliler haftasının içinde bulunduğumuz bu günler de (10-16 Mayıs) duyarlılığımızı sosyal medya üzerinden birkaç paylaşım ile göstererek, yorulmadan, emek harcamadan ve üzülmeden görevimizi yerine getirmenin mutluluğu ile kalan hayatımıza devam ediyoruz. Belki de bir çoğumuz ilgilenmeyerek yaşamlarından ve kendi iç dünyalarından dışlıyorlar bedenlerinde özür taşıyanları. Fakat bilinmelidir ki engelli dediğimiz insanlar, taşıdığı engelden dolayı yaşama küsmeyip gereken çabayı ellerinden gelenin çok daha fazlasını yerine getirererek, içlerinde bir takım hevesler kalsa da, yaşamlarını büyük bir azim ile sürdürüyorlar. Bu azimleri sayesinde taşıdıkları engel, hayatlarını yaşarken, engel olmuyor.
Yaşadığımız toplumda tıbbi olarak hiçbir sorunu, bedensel, zihinsel bir engeli olmadığı halde, beşeri emirleri sorgulamadan yerine getiren, irdelemeyen, insanların varlığına hepimiz şahitlik ediyoruz. Onlar, hayatlarını dar kalıplara sokarak sığ bir yaşam sürdürme arzusundalar. Yaşamları sadece televizyon ve sosyal medyadan ibaret olan bu insanlar, üretmedikleri gibi acımasız tüketimin boyunuduruğu altındalar. Var olan işleyişten rahatsız oldukları bir takım durumlar olsa da seslerini çıkartmaya gerek duymayarak ve kabullenmişliğin ağır yükü altında fikirlerine engel koyarak yaşamlarına devam ediyorlar. Bu duruma rağmen toplumdan ne bir kötü bakış ile karşı karşıya kalıyorlar ne de onlara acınası gözlerle bakılıyor.
Amerika Birleşik Devletlerinin Washington eyaletinde bulunan Seattle’de gerçekleşen bir yaşanmışlık bize her şeyi anlatıyor.
Dünya Down sendromlu çocuklar yüz metre yarışında, dokuz tane down sendromlu çocuk başlama işareti ile yarışa başlar. Yarış sırasında yarışmacılardan bir tanesinin ayağı takılır ve yere düştüğü gibi bağıra bağıra ağlamaya başlar. Tribünler büyük bir sessizliğe bürünmüştür. Yerde yatan down sendromlu çocuğun çığlıklarını duyan diğer yarışmacılar arkadaşlarının düştüğünü gördükleri gibi yarışa bırakarak yanlarına giderler. Yere düşen arkadaşlarını ayağa kaldırıp koluna girerek yarışı beraber bitirirler.
Bu yaşanılandan da anladığımız gibi bize zarar veren ve korkulacak olan engel bedensel,zihinsel olan engel değil fikirsel olan engeldir. Sorgulamadan kabul ettiğimiz hiçbir fikri tam olarak kabul etmiş olamayacağımızdan dolayı, sorgulayan ve irdeleyen bireyler olmamız gerekmektedir.
Bedenlerinde/zihinlerinde engel taşıyan tüm engellilerin, engelliler haftasını kutluyor, yüreklerini sevgi ile kucaklıyorum.
Saygı ve Selam ile…
Yorumlar
Yorum Gönder